Bilinç-denileni sorgu konusu yapmaya başladığımızda ne ile karşı-karşıya gelmiş oluyoruz? En son söylenecek olanı en başta söyleyip, bunu açındırmaya çalışmak daha isabetli olacaktır, _böylelikle söz-israfından da kaçınmış olacağız_
Bilincimin bilincinde miyim? Veya daha genel olarak, “bilinç-denilen kendi-sinin “farkında” olabilir mi?”
Öncelikle “şey”, “olay”, “olgu” <--dedikleri üzerinde edimselleşen bilinç-denilen daha sonraki süreçlerde giderek kendi-üzerine dönmeye ve kendi-kendisini sorgu konusu yapmaya başlamıştır ve bu sürecin zirve-noktası da Hegelyen kurgul düşünüştür. Bu bağlamda, kendi-üzerine dönüp, kendisini düşünmeye, anlamaya, bilmeye çalışan bilince dair olarak, Hegel’in söylediklerinin üstüne söylenebilecek hiç-bir şey yoktur, tarihin sonunu değil, ama bu bağlamda Hegel, sözcelerin sonunu getirmiştir. Bilinç denilenin hem ne-liğini, hem de tarihsel süreç içindeki seyrini-devinimini, edimselleşme yoluyla “belirgin hale” geliş biçimini _ki bu süreç aynı zamanda onun ne-liğidir, yani bilincin ne-liği, kendi-kendisini kuruş sürecidir_ anlamış olacaktır, bilinç-denileni anlaya-bilmenin başka da bir “reçetesi-yoktur”.
Kendi dışına yönelen bilinç alanında veya bilincin bu durumunda, halinde pek de bir sorun yok, konulan kadim aksiyomlar temelinde, bilinç denilen bu alanda yol-almaya çalışıyor. Ne yapıyor, ne yöne gidiyor, ilerliyor mu, yoksa geriliyor mu, doğru yolda mı, yanlış yolda mı, bilinç denilen için doğru/yanlış yolda olmak ne anlama gelir, bunların parametreleri nelerdir vs. türü sorular, yine “kendi-üzerine” evrilen-dönen bilincin sorunları.
Şey, olay, olgularla cebelleşen, bu alandaki sorunlarını bir şekilde halletmeye çalışan bilinç, kendi-üzerine döndüğünde yaşadığı sorunları aşabilecek midir? Bu sorunun, yani kendi-üzerine dönen bilincin, kendisiyle yaşadığı sorunların çözümünün, şeylere yönelen bilinç-haliyle bir ilişkisi var mıdır? Yani, eğer bir şekilde, şey, olay ve olgularla olan sorununu halledebildiğinde, kendisiyle olan sorunlarını halledebilecek midir? Yoksa şey olay ve olgularla sorunlu olması, yine kendisiyle sorunlu olmasının bir yan sorunu mudur? Hangisi hangisini getirmektedir?
Bilinç iki düzlemde yol almaya çalışıyor, bir yandan şey, olay ve olguları ele geçirmeye çalışırken, diğer yandan da kendi-kendisini ele geçirmeye çalışıyor. Gelinen nokta itibarıyla bakıldığında, henüz bu iki kulvarda da karşılaşmış olduğu, yaşadığı sorunları halledebilmiş değil, yani bilinç-denilen, bir şekilde de olsa, “bilincinde-olmaya” erekte olduğuna göre, henüz kendi “ereklediğini” yerine getirebilmiş değil.
Bu durumda şunu demek gerekiyor, bilinç denilen hem, şey, olay ve olgular, hem de “kendisi” üzerinden kendisini “kurmaya” çalışıyor. Açık-seçik olarak ortaya konabilecek tek yargı durumu bu. Peki, bilinç denilen bu kendi-kendisini _dolayımlı veya doğrudan_ kurma işlemini nihayete erdirebilecek mi? Bu soru yine bilinç-denilenin kendi-kendisi ile “boğuşması” sorunu ile ilgili
Benim tüm bunlar ışığında, bu bağlamda söyleyebileceğim, ortaya koyabileceğim tek-yargı durumu şudur; İnsanlık denilen _insan bilinci ilişkisi sorunsalı bir yana_ kendi sürecinde, bilincim-farkındalığım dediği konusunda “acele-peşin” hüküm vermiştir. Bu tarihsel yanılgı, insan denilenin başına olmadık işler açmıştır ve açmaya da devam etmektedir. Kendimin ve şeylerin ve olayların ve “bilincimin-bilincindeyim” diyen, bunu “peşinen” kabul eden insanlık denilen, “tarihsel bir yanılgıya da” imza atmıştır. Tam da bu tarihsel yanılgı nedeniyledir ki, “çokbilmiş özneler” ortalığı sarmıştır, gereksiz, aşırı, şişkin ama içi boş bir “insanlık-tasarımı” algı biçimi ortaya çıkmıştır…
Hegel her ne kadar insanlık bilincinin kendisine kadar olan süreçte çok da mesafeler kat ettiğini, söylese de ve kendisi de bu mesafeyi kat-edip, “saltık-bilinç” noktasına erip, bu süreci tamamlamak istese bile, sürecin “bilincin-ereklediği” biçimde kapatılabildiğini düşünmüyorum. (Bu sürecin, aralığın, kapatılıp-kapatılamayacağı sorunu, yine bilincin kendi-kendisiyle boğuşması” sorunu ile ilgili)
Bu bağlamda, yukarıda sözünü ettiğim sorunları ortadan kaldırmanın biricik yolu, şeylerin ve bilincimin bilincindeyim ve bunu “biliyorum” şeklindeki tarihsel yanılgının, erken hüküm koymanın geri-çekilmesi ve askıya alınmasıdır, vakti zamanı geldiğinde, -gelirse eğer- tekrar devreye sokulmasıdır.
Şu tümceyi kurmadan da edemeyeceğim; bilinç denilen kendisini bulduğunda, aynı zamanda kendisini de bitirmiş olacaktır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder